Yapay zekâ teknolojileri hızla yaygınlaşıyor. Buna bağlı olarak yapay zekânın gündelik yaşamdaki kullanım pratikleri de artıyor. Yapay zekâ ile daha hızlı bilgiye ulaşmak ya da yaratıcılık gerektiren alanlarda ürün elde etmek mümkün. Bu gelişmelere paralel olarak yapay zekâ ile üretilen eserlerle ilgili hukuki düzenleme gerekiyor.
Ayşe Balcı 08.07.2024
Yapay zekânın birçok alanda kullanılmasının yanında kişiselleştirilmiş seçenekleri de hızla artıyor ve yaşamımızın her alanını kapsıyor. Sesli asistanlar, navigasyonlar, yardımcı robot uygulamaları, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri gibi hizmetlerle yapay zekâ teknolojisi kişilere özel seçenekler sunuyor.
Yapay zekâ teknolojilerinin sosyal yaşamda daha çok yer almasıyla
yapay zekâya ilişkin hukuki
tartışmalar gün geçtikçe
artıyor. Bu tartışmalardan biri de yapay zekâ ile üretilen eserlerle ilgili hukuki sorumluluk ve telif hakkının kime ait olduğu meselesi.İnsanların entelektüel çabaları ile ortaya koyduğu yaratıcılık gerektiren işler yapay zekâ teknolojileri ile çok daha kısa sürelerde hazırlanabiliyor. Örneğin doktorların uzun bir sürede hazırlayabildiği raporları, yapay zekâ birkaç dakika gibi kısa bir sürede oluşturabiliyor.
Yapay zekâ teknolojileri ile üretilen insansı robotların, insanların yerini alacağı endişesinde kısmen haklılık payı bulunuyor. Zira gün geçtikçe yapay zekâ teknolojilerinin gelişimine bağlı olarak yeni insansı robotlar tasarlanıyor.
İnfografik: bil-ki Görsel Kaynak: Robot Guides
Yapay zekâ ile ilgili hukuki düzenlemeler, teknolojik gelişmeler ve dijitalleşme ile aynı hızda ilerlemiyor. Bu durum gerek yapay zekâ teknolojisi üreten firmalar açısından gerekse yapay zekâyı kullanan bireyler açısından sorun oluşturuyor. Fakat henüz yapay zekâya hukuki bir statü verilmesi konusunda hukuki bir düzenleme yapılmadı.
Fikri mülkiyet, bir kişi ya da kuruluşa ait olan fikir
ürünüdür. Söz konusu kişi ya da kuruluş sonradan bu ürünü serbestçe
paylaşma veya kullanımını belirli biçimde kontrol
etmeyi tercih edebilir.
Bu konuda yapılan en önemli çalışma, 2017 yılında Avrupa Parlementosu’nun hazırladığı rapor. Raporda, yapay zekâya gerçek ve tüzel kişilik dışında “elektronik kişilik” adı altında bir statü verilmesi önerisi yer alıyor. Dünyada yapay zekâ kullanımına ilişkin ilk yasal düzenleme olan Avrupa Yapay Zekâ Yasası da bu Parlemento tarafından 13 Mart 2024’te kabul edildi. Bu yasa ile insanların yapay zekâ karşısında korunması amaçlanıyor.
Yapay zekâya hukuki bir statü verilip verilmeyeceği ve bu bakımdan yapay zekânın telif hakkına sahip olup olmayacağı tartışmalarının yanı sıra sanatçıların ya da fikir üreticilerinin eserlerinin yapay zekâ tarafından kullanılması ve değiştirilmesi sonucunda sanatçıların yapay zekâya karşı telif hakkı talep edip edemeyeceği de önemli bir tartışma konusu.
BBC’de yer alan Suzanne Bearne’ün haberine göre, dünya genelinde birçok çizer ve sanatçı, kendi sanat eserlerinin yapay zekâ ile ürün veya eser geliştirmede kullanıldığını ifade ediyor. Bundan rahatsız olan sanatçılar firmalara dava açıyor ve hukuki mücadele başlatıyor. Bu mücadeleyi, sadece sanatçılar değil en büyük fotoğraf ajansları içerisinde yer alan Getty Images gibi firmalar da yürütüyor. Öyle görülüyor ki, önümüzdeki uzun yıllar boyunca yapay zekâ firmaları telif hakkı ihlali iddialarıyla sürekli olarak karşı karşıya gelecek.
Yapay zekâ teknolojileri kullanılarak meydana getirilen fikri ürünlerin gün geçtikçe yaygınlaşması, bu ürünlerin telif hukuku kapsamına girmesine neden oluyor. Ürünlerin korunup korunmayacağı, korunacaksa bu korumanın hangi esaslara tabi olacağı konusu önemli tartışmalara yol açıyor. Bu kapsamda yapay zekâ tarafından meydana getirilen fikri ürünlerin eser niteliğinin bulunup bulunmadığı, eser niteliğinin kabul edilmesi halinde eser sahipliğinin nasıl belirleneceği ve mevcut düzenlemeler kapsamında bir çözüm getirilip getirilemeyeceği gibi soruların cevaplanması gerekiyor.
Kocaeli Üniversitesi’nden Arş. Gör. Esra Karataş ve Pamukkale Üniversitesi’nden Arş. Gör. Uğur Karaca’nın “Yapay Zekâ Tarafından Meydana Getirilen Fikri Ürünlerin
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Korunması” adlı çalışmaları, yapay zekânın hukuki statüsünün tespit edilmesi konusuna dikkat çekiyor. Yapay zekâ tarafından meydana getirilen ürünlerin eser niteliğinde olup olmadığı ve bu ürünler üzerindeki hak sahipliğinin nasıl belirleneceği konusu büyük bir öneme sahip. Çalışmaya göre, yapay zekânın hukuk sistemi içerisinde bir hak öznesi olarak mı yoksa hakkın konusunu oluşturan nesne olarak mı konumlandırılması gerektiği hususu, çözülmesi gereken en önemli sorun.
Mevcut hukuki düzenlemelerde, ortaya konulan eserin zorunlu unsurlarından biri olan hususiyetin insana özgü bir özellik olarak anlaşılması nedeniyle tamamen yapay zekâ tarafından üretilen ürünler eser olarak kabul edilmiyor. Bu ürünler, insan hususiyeti taşımaması ve fikri çaba ürünü olarak
görülmemesi nedeniyle hukuken de tanınmıyor.
Yapay zekâ tarafından meydana getirilen ürünlerin eser olarak korunmaması, bu alanda yapılacak yatırımların ve çalışmaların sekteye uğramasına neden oluyor. Bu bakımdan yapay zekâ tarafından üretilen ürünlerin eser olarak korunmasına ilişkin 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Karataş ve Karaca’ya göre, bu düzenlemelerin yapılmasıyla yapay zekâ tarafından meydana getirilen ürünlerin yaratım sürecini yöneten kişilerin hususiyeti kabul edilmiş olur ve eser sahibi olarak korunması sağlanabilir. Böylelikle yapay zekâ projesini yöneten kişinin yaratıcılığı korunarak bu alandaki çalışmalar daha çok teşvik edilebilir.
Yapay zekâ konusundaki hukuki konular özellikle Batı ülkelerinde her ne kadar sıklıkla tartışılıyor olsa da Türkiye’de bu konuda henüz önemli bir tartışma yapılmıyor. Yapılan tartışmalar daha çok akademik düzeyde. Bu durumun nedenleri arasında, Türkiye’de yapay zekâ teknolojisi üreten firmaların yeterince gelişmemesi olduğu gibi henüz yapay zekâ ile ilgili önemli bir dava açılmamış olması da sayılabilir.
Yapay zekâ ürünlerinin telif hakkı sorunundan ziyade eserleri yapay zekâ tarafından kullanılan sanatçı ya da fikir sahiplerinin hakları daha önemli. Zira yapay zekâ yüzünden bu kişiler işinden olabilir ya da artık üretim yapamaz hale gelebilir. Bu nedenle hukuki tartışmaların daha çok bu düzlemde yapılması gerekiyor. Gelişen teknoloji ile birlikte günümüze dek robotların insan emeğinin yerini alacağı ve
birçok insanın işsiz kalacağı korkusuna artık yapay zekâ ürünlerinin sınırsız dolaşımı da ekleniyor. Bu durum insanın yaratıcılığını ve emeğini gittikçe değersizleştiriyor.