Toplumsal olguların dayattığı cinsiyetçi rol paylaşımı, öncelikle aile olmak üzere toplumun tüm katmanlarını etkiliyor. Bu durum, aile içinden topluma yayılan cinsiyet eşitsizliğine yol açarak kadınların ekonomik ve sosyal alanlarda çeşitli ayrımcılıklara maruz kalmasına neden oluyor. Cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan şiddet, kadının üzerindeki baskıyı artırıyor. Kadına yönelik şiddetin bir sonucu olarak ortaya çıkan kadın cinayetlerini yeniden üreten değerler, mekanizmalar ve araçların sorgulanması büyük bir önem taşıyor.
Gökçe Baydar, 30 Eylül 2024
Ülkelerdeki gelir ve cinsiyet eşitsizliğinin yüksek olması, ekonomik kalkınmanın daha insani yönleriyle ele alınmasını zorunlu kılıyor. Kadınların ekonomik ve toplumsal (sosyo-ekonomik) yaşamda etkinliğinin artırılmasını hedefleyen kalkınma anlayışının gelişmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin gelir ve insani kalkınma düzeyi üzerindeki etkilerini de değiştirmeye başlıyor.
Sosyo-ekonomik alanda kadınların dışlanması, onları ikincil sınıfa yerleştirerek temel hak ve özgürlüklerden mahrum bırakıyor; bu durum eğitim, sağlık ve iş hayatına katılma fırsatlarını da kısıtlayarak kadınları fırsat eşitsizliğine maruz bırakıyor. Ayrıca, erkeklerin kadınlar üzerindeki kontrol gücünün artmasına yol açan ve toplumsal koşullardan beslenen şiddet, kadınların birey olarak kendilerini geliştirmelerini engelleyen, yoksullaştıran ve bağımlı hale getiren ciddi bir toplumsal sorun olarak değerlendiriliyor.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde normal olarak görülen kadına yönelik şiddetin medyada yer alma biçimleri, cinsiyet eşitsizliklerinin derinleşmesine yol açıyor. Bu durum, kadınlara yönelik şiddetin artışını da daha da pekiştiriyor.
Ocak-Eylül 2024 arasında öldürülen kadın sayısı
Kaynak:
https://anitsayac.com/?year=2024
Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayda Aslan ve Giresun Üniversitesiİktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Doç. Dr. Işın Kırışkan’ın “Türkiye’de Kadın Cinayeti Haberlerinin İçerik Analizi (2008-2021)” adlı çalışmasına göre, gündelik yaşam tarzlarını, düşünce sistemini ve sosyal ilişkileri yönlendiren medya, kişileri ve olayları temsil biçimiyle toplumsal değer yargılarını oluşturuyor ya da mevcut yargıları pekiştiriyor.
Dr. Öğr. Üyesi Ayda Aslan ve Doç. Dr. Işın Kırışkan bu çalışmada, 2008-2021 yılları arasında 4 bin 508 kayıtlı kadın cinayeti haberleri ve cinayetin kayıtlara geçtiği metinleri içerik analizi yöntemiyle inceliyor. Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin ele alınışı, toplumsal olarak hâkimiyet kurulmaya çalışılan kadınlar için zarar verici olabiliyor. Kadınların medyada yer alma biçimleri, atılan manşetler ve kullanılan fotoğraflar, kadının toplumdaki yerini ve toplumsal cinsiyet kalıplarını etkiliyor.
Medyada yer alan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri haberlerinde, kadınların kimlikleri açıkça ifşa ediliyor ve şiddetin detaylarına vurgu yapılıyor. Medya kuruluşları, daha fazla okunmak ve izlenme oranlarını artırmak için şiddet içeriklerini yayınlıyor, bu da okuyucuları manipüle ediyor. Yazılı basın, şiddetin detaylarına odaklanarak öykü tarzı haber anlatımını benimseyip, "sansasyonel" (çarpıcı) bir dille olayların duygusal boyutunu ön plana çıkarıyor.
Kaynak: Grafik Tasarım Sanatçısı Vahit Tuna'nın 2018 yılında kadın cinayetlerine dikkat çekmek için yaptığı çalışma
Araştırma kapsamında haberlerde Türkiye'de kadın cinayetlerinin illere göre dağılımı incelendiğinde, 2015 yılında en fazla cinayetin Denizli'de işlendiği görülüyor. Denizli'den sonra Antalya, İzmir, Bursa, Niğde, Burdur ve Şanlıurfa'nın da yoğun cinayet istatistikleriyle dikkat çektiği belirleniyor. 2020 yılına gelindiğinde, en çok kadın cinayetinin Antalya'da işlendiği tespit ediliyor.
Araştırmada, 2008-2021 yılları arasında işlenen kadın cinayetlerinde en yaygın aracın ateşli silahlar olduğu gözlemleniyor. Bu durum, Türkiye'de silahlara erişimin kolay olmasının kadın cinayetleri için önemli bir risk oluşturduğu görülüyor. Kadın cinayetlerinde tutuklu faillerin çoğunun "kıskançlık" gerekçesiyle hareket ettiği saptanıyor. Kıskançlık sebepleri arasında kadının boşanma talebi, ayrılma isteği, namus ve nefret yer alıyor. Medya haberlerinde, kadına yönelik şiddetin nedenleri arasında kadının toplumda kabul gören ahlak ve namus anlayışına uymayışı da ele alınıyor. Şiddetin gerekçelendirilmesi, şiddeti uygulayan erkeği korumak ya da onun hukukunu desteklemek anlamına geliyor.
Ayrıca çalışmada, 2008-2021 döneminde işlenen kadın cinayetlerinin faillerinin yüzde 80’inin tutuklu olduğu, yüzde 15’inin intihar ettiği ve yüzde 5’inin firari durumda olduğu belirleniyor. Cinayet sonrası intihar eden faillerin büyük bir kısmının kadınların eşleri olduğu sonucuna varılıyor. Bu durum, cinayetlerin ardındaki sosyal dinamikleri ve psikolojik faktörleri anlamak açısından önemli bir bulgu olarak değerlendiriliyor.
Kaynak: Canva
International Journal of Social Inquiry’de yayımlanan çalışmaya göre, medyanın, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleriyle ilgili haberlerde, kadınlara uygulanan şiddete ve şiddetin detaylarına vurgu yaptığı gözlemleniyor. Bu nedenle, haber metinlerinde cinayetin işleniş biçimlerine, olay anına ve detaylarına oldukça fazla yer veriliyor. Medyanın, kadın cinayetleriyle ilgili haberlerde öykü tarzı anlatım benimsediği görülüyor. Medyada yer alan kadın cinayetleri haberlerinin metinlerinde en çok vurgu “cinayetin nasıl işlendiğine” dair yapılıyor. Bu haberlerde, cinayetin işleniş biçimine detaylıca yer veriliyor ve haber metinleri içerisinde tekrar ediliyor.
Medyada yer alan kadına yönelik şiddet haberlerinde, sıklıkla şiddetin gerekçelendirildiği ve nedenlerinin belirtildiği görülüyor. Medyanın şiddeti gerekçelendirerek kamuoyuna sunması, şiddetin meşrulaşmasına sebep oluyor. Bu durum, kadına yönelik şiddet haberlerine sıkça yer verilmesi ve bu haberlerin veriliş biçiminin, şiddeti yeniden üreten bir mekanizma yaratmasına yol açıyor ve şiddeti döngüsel hale getiriyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin medyadaki yansımaları, kadına yönelik şiddetin artmasında ve çeşitlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Bu bağlamda, medyanın kadın cinayeti haberlerinde, kurbanların kimliklerinin korunmasına özen göstermesi gerekiyor. Ayrıca, şiddetin gerekçelendirilmemesi ve meşrulaştırılmaması için dikkatli bir dil kullanması önem taşıyor. Haberlerde, olayların detaylarına yer verirken duygu sömürüsünden kaçınarak insanları bilinçlendiren bir yaklaşım benimsemesi kritik bir rol oynuyor.
#şiddet #medya #kadın