Çocuklar cinsel istismara uğruyor. Kurumlar yetersiz kalıyor, uzmanlar yetişemiyor.
Seçil Karaoğlu, 16 Ekim 2024
Geleceğin temel taşı çocuklar cinsel istismara maruz kalıyor. Cinsel istismara maruz kalan çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal sağlığı etkileniyor. Çocuğa yönelik cinsel istismar bazen yıllarca sürebiliyor ve çoğunlukla gizli kalıyor. İstismar edilen çocukta depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD), kaygı bozuklukları dahil olmak üzere pek çok psikolojik bozukluk görülüyor. Bu koşullar yetişkinliğe kadar devam ederek genel ruh sağlığını etkileyebiliyor. İstismara maruz kalan çocukların korunması için alınacak önlemler kadar kurumlar ve düzenlemeler de önem arz ediyor.
Çocuğa yönelik cinsel ihmal ve istismara yönelik uygulamalarda sağlık kuruluşları, kolluk kuvvetleri, adli kuruluşlar, eğitim kuruluşları, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na (ASHB) bağlı il müdürlükleri, sosyal hizmet merkezleri, Alo 183 Şiddetle Mücadele Hattı ve CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) ön plana çıkıyor. Bu kurumlara bildirim sonrası süreçte, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) 5. maddede yer alan danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında koruyucu ve destekleyici tedbir kararları alınabiliyor.
Hacettepe Üniversitesinden Doç. Dr. Aslıhan Burcu Öztürk, Kocaeli Üniversitesinden Doç. Dr. Hande Albayrak, Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. Kasım Karataş ve Kastamonu Üniversitesinden Doç. Dr. Harun Aslan bu kumların işleyişini ele alan bir çalışma gerçekleştiriyor. “Cinsel İstismara Karşı Çocuk Koruma Kanunu Kapsamında Verilen Tedbirlere Yönelik Meslek Elemanlarının Değerlendirmeleri” adlı araştırmada cinsel istismara maruz bırakılan çocukları koruma ve iyilik hallerini sağlamaya yönelik olarak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında verilen bakım, sağlık ve danışmanlık tedbirlerinin uygulanmasındaki sorunlar irdeleniyor. Yorumlayıcı betimleme yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmada odak grup görüşmeleriyle ilgili alanlarda çalışan 24 sosyal hizmet uzmanı, 12 psikolog, 4 avukat, 3 rehber öğretmen, 3 polis ve bir jandarma olmak üzere alanda en az beş yıl tecrübesi olan toplam 47 meslek elemanının deneyimleri üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.
Kaynak: Freepik
Çalışmada istismar davalarındaki tedbir karaları için sosyal çalışma görevlilerinin, sosyal inceleme yaparak çocuğun korunması ve desteklenmesine yönelik hazırladığı raporun önemine değiniliyor. Hakimler bu raporlara dayanarak tedbir kararının verilip verilmeyeceğini ve nasıl uygulanacağını karar veriyor. Ancak bu süreçte belirli ilke ve standartlar çerçevesinde hareket edilmemesinin, tedbir kararlarıyla çocukların korunmasında sorunlara yol açtığı kaydediliyor. Sivil toplum kuruluşlarından bir katılımcı konuyla ilgili şu ifadelerde bulunuyor:
“Evet, çok iyi niyetli hâkimlerimiz de var, özellikle çocuk hakimlerimiz… Tedbir kararı gereksinimi olup olmadığı, durumun tespiti için değerlendirilen fakat disiplinler arası farklılık nedeniyle bunu dikkate alan da var, orada ifade edilen uygulamayı isteyen de var ama bunu sadece, dosyada bir rapor kalsın diye talep eden de var. O yüzden bununla ilgili bir standarttan, idealden bahsetmek, ne yazık ki mümkün değil. Biraz da kendimize de dönersek, mahkemede çalışan meslek elemanı olarak baktığımızda, bu konuda işini yapmak gibi bir derdi varsa, bunların takiplerini de yapıyorsa, belli bir süreden sonra tedbir kararlarının uygulanmasında etkili olabiliyor. Çünkü gerekçelerini tekrar tekrar anlatıyor.”
Kaynak: Freepik
Raporlar ilgili bir diğer sorun ise raporu hazırlayan kişinin yetersizliği. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde yayınlanan araştırmada kanıta dayalı sosyal hizmetle ya da istismarın tespiti ve risklerin belirlenmesi konusunda eğitim almamış kişiler tarafından sosyal inceleme raporunun çocuğa yanlış müdahale planları önerilmesinden, mahkemenin bunu dikkate almasına kadar bir dizi sıkıntıya neden oluyor. Ayrıca ÇKK’da öngörülen değerlendirme süreçlerinde standartların oluşmasına yönelik tedbir kararlarına ilişkin eğitimler işlevsel olarak hayata geçirilemiyor. Bu durum tedbirlerin amacına uygun ve nitelikli bir şekilde uygulanmasını zorlaştırıyor.
Uzmanlara göre tedbir kararlarının farklı bakanlıklara bağlı kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi ise çocuklara yönelik tedbirlerin etkili bir biçimde uygulanmasını engelliyor. Ayrıca, çok sayıda kuruluşun farklı tedbir kararlarına dair birbirinden bağımsız değerlendirme yaptığı için mahkemelere farklı raporların ulaştığı ifade ediliyor. ÇODEM’den (Çocuk Destek Merkezi) bir katılımcı raporlarla ilgili:
“Ama hastanedeki sosyal servis bizi arıyor, “Falanca çocuğu getirin, sağlık tedbiri bize geldi” diye. Çocuğu benden istiyor, paşa paşa götürüyorsunuz. Ama bu psikiyatriden ayrı, oradaki uzman da ekstra benden daha iyi bir şey yapmıyor, çocuktan aldığı bilgiyi üçüncü sefer yazıyor. Mahkeme yazıyor, ÇİM yazıyor, ÇİM’den sonra ben yazıyorum, benden sonra bir de o yazıyor, bir de eğitim tedbiri diye arkadaş yazıyor. Boş yere kalabalık… Aynı kişi üstüne, yüzlerce kişinin değişik görüşü oluyor ve ne kadar fayda var?”
diyor.
Araştırmacılar vaka yönetimi sisteminin olmamasının, çocuğun iyilik halinin bir bütün olarak değerlendirilmesinin önüne geçtiğini vurguluyor. Çocuğun gereksinimleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve karşılandığında ancak iyilik halini sağlama konusunda bir gelişme kat edildiği anlaşılabileceği ifade ederek şunları ekliyorlar:
“Uygulamadaki eşgüdüm eksikliği, çocuğun gereksinimlerinin karşılanıp karşılanmadığının anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca çocuğun birden fazla meslek elemanıyla birbirinden bağımsız olarak görüşmesi çocuğun motivasyonunu da etkilemektedir. Bu da çocuğun desteklenmesini güçleştirmektedir.”
Kaynak: Freepik
Araştırmada istismar vakalarında sadece mağdurun değil yakın çevresinin de desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor. Konuyla ilgili olarak ASHB İl Müdürlüğü’nden bir katılımcı; “Özellikle aile içi cinsel istismar vakalarında, danışmanlığın kardeşleri de kapsayacak şekilde verilmemesi, diğer çocukları çeşitli risklere açık hale getirmektedir. Çünkü ailelerin çok ciddi destek alması gerekiyor, aile danışmanlığı gerekiyor, kardeşlere de bakmamız gerekiyor. Tüm aileyi güçlendirme gerekiyor ki cinsel istismar mağduru çocuk ve kardeşleri riski altında olmasın” ifadelerinde bulunuyor.
Kaynak: Freepik
Katılımcılar tarafından yetiştirme yurtlarının çocuk evleri modeline dönüştürülmesiyle alt yapının uygun olmayışı, personel ve meslek elemanı sayısında yetersizlik, meslek elemanlarının çocukların yaşam alanlarından uzak olması ve eve ait araç olmaması durumları eleştiriliyor. Çalışmada çocukların kurumlarda yeterli desteği görememesinin onları şiddet ve istismara maruz bırakan ailelerine ittiği örneklere yer veriliyor. ASHB İl Müdürlüğünden bir katılımcı bu durumu: “Çocuk, mesela şiddet uygulayan babaanneye, anneanneye… Annesi vefat etmiş, babası hapishanede, kaç defa kaçıyor. Niye gidiyorsun? diyorum, “O beni seviyor”, diyor. Mesela akşamları kuru ekmek yiyor, “Niye gidiyorsun, ne var orada?” dediğimde, “O beni seviyor, beni terk etmiyor.” Yani ben mesela, akşam terk ediyorum onu, akşam eve gidiyorum. O, terk etmiyor” diyerek anlatıyor.
Çocuklar desteğe en ihtiyaç duyduğu anlarda kurum tarafından ailelerine gönderilebiliyor. ÇODEM’den bir katılımcı konuyla ilgili:
“17 yaş-16 yaş gibi karar verilecek olanları, evlendirilecek olanları evine gönderiyoruz. Gebelikleri ilerleyen çocukları, doğum yapması gerekenleri…”
diyor.
Araştırmacılara göre yaşan bu aksaklıklar, sosyal servis sisteminin 2013 yılında kaldırılmış olmasından kaynaklanıyor. Bir diğer sorun ise kuruluş bakımına uyum sağlayamayan ve yoğun düzeyde sorunları olan çocukların, zorluk yaratmaları nedeniyle çeşitli gerekçelerle ailelerine ya da farklı kuruluşlara gönderiliyor.
Sosyal destek ve rehabilitasyon konusunda devlet hastaneleri de sınıfta kalıyor. Hastanelerde kısa süreli ve ilaç tedavisi odaklı anlayış ve devlet koruması altındaki çocukların randevuda önceliğinin olmaması tedaviyi geciktiriyor. ÇODEM’den bir katılımcı konuyla ilgili olarak:
“Çocukları muayene bile ettiremiyoruz. Bugün çocuğun biri acil krize giriyor, her gün bir yeri yıkıyor, dağıtıyor… Randevu aldık. En yakın randevu, 1,5 ay sonra. Düşünün yani çocuk, o zamana kadar kafayı da sürekli duvara vurup… Yanında personelle gezdiriyorum”
diyor.
Doç. Dr. Öztürk, Doç. Dr. Albayrak, Prof. Dr. Karataş ve Doç. Dr. Aslan tarafından Türkiye'de çocuk koruma politikalarını güçlendirmek için erken uyarı sistemlerinin kurulması, vaka yönetim modelinin uygulanması ve sosyal incelemelerin kapsamlı yapılması önemli olduğu vurgulanıyor. Ayrıca uzmanların eğitimi, çocuk istismarı konusunda özel teknikler ve psikolojik destek içeren eğitimlerle desteklenmesi gerekiyor.
#çocuk #istismar #kanun #sosyaldestek