Yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliş, sera gazı emisyonlarını azaltma çabalarıyla paralel olarak giderek daha önemli hale geliyor. Uluslararası örgütler, devletler ve şirketler sürdürülebilir bir gelecek için yeşil enerjiye geçişte kararlı adımlar atmaya devam ediyor.
Neziha Kartal,08.07.2024

Uluslararası örgütler, devletler ve özel şirketler sürdürülebilir bir yaşam için adımlar atıyor. Devletler anlaşmalarla, çıkardıkları yasalarla hedefler koyarken şirketler de bu hedefler doğrultusunda kararlar alıyor. Bütün bunlar daha yaşanabilir bir dünya için.

İklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadele edebilmek için tüm sektörlerde sera gazı emisyonlarını azaltma girişimleri mevcut. Sera gazı salınımında en çok paya sahip olan sektör ise enerji sektörü. Bu sebeple ülkeler artık enerji politikalarını iklim politikalarına uyumlu hale getirecek düzenlemeler için adımlar atıyor. Enerji sektörü de bu adımlara ayak uydurmaya çalışıyor. İklim değişikliği ile mücadele için fosil yakıtlardan uzaklaşarak temiz ve çevre dostu olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmak ve yüzde yüz yenilenebilir enerjiye geçilmesi gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında görevli Reyhan Bilgin Pak ve Kocaeli Üniversitesinden Prof. Dr. Engin Özdemir’in yaptığı “Küresel İklim Mücadelesi Ekseninde Türkiye’nin Yeşil Enerji Dönüşümüne Genel Bir Bakış” adlı çalışma yeşil enerji dönüşümü konusunda önemli adımlar atan ülkelerin ve Türkiye’nin mevcut durumunu gözler önüne seriyor. Çalışmada, yeşil enerji dönüşümü uygulamalarında iddialı olan seçili ülkelerin iklim mücadelesi ekseninde uyguladıkları yeşil enerji politikaların analizi yapılıyor. Ardından Türkiye’nin mevcut enerji profili doğrultusunda Türkiye’de yeşil enerji dönüşümü ele alınıyor.

Hem Doğaya Hem Ekonomiye Zarar

Çalışmada Türkiye’nin dünyadaki ve avrupadaki konumuna dikkat çekiliyor. Buna göre Türkiye toplam yenilenebilir enerji kurulu gücüyle Avrupa’da altıncı, dünyada on dördüncü sırada yer alıyor. Ayrıca Türkiye hidroelektrikte Avrupa’da ikinci dünyada dokuzuncu, jeotermal enerjide Avrupa’da birinci dünyada dördüncü, rüzgâr enerjisinde Avrupa'da yedinci dünyada on ikinci, güneş enerjisinde ise Avrupa'da sekizinci dünyada on altıncı sırada yer alıyor. Bilgin Pak ve Özdemir, bütün bunlara rağmen Türkiye’nin kullandığı enerji kaynaklarının büyük oranda fosil yakıtlara, petrol ve doğalgaz rezervinin sınırlı olması nedeniyle de dışarıya bağımlı bir ülke konumunda olduğunu ifade ediyor.

Ayrıca araştırmada Türkiye’nin güneşten ısı ve elektrik üretimi için avantajlı bir coğrafi konumda bulunmasının önemine değiniliyor. Tarımsal ve hayvansal faaliyetlerin yaygın olması nedeniyle biyokütle enerjisi yönünden avantajlı bir ülke olmasına vurgu yapılıyor. Ülkede yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en çok paya hidrolik enerji sahip. Türkiyenin teorik hidroelektrik potansiyelinin dünya teorik potansiyelinin yüzde 1'i, ekonomik potansiyelinin ise Avrupa ekonomik potansiyelinin yüzde 16'sını oluşturduğuna yer veriliyor.

Yapılan çalışmaya göre Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji kullanımının hava şartları ve mevsim değişimlerinden etkilenmesi yeşil enerji dönüşümü için engel oluşturuyor. Bu sebeple yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen fazla enerjiyi depolayabilen enerji depolama sistemlerinin yaygınlaştırılması dönüşüm için hayati olduğunun altı çiziliyor.

Bağımsız araştırmacı Reyhan Bilgin Pak ve Prof. Dr. Engin Özdemir’in kaleme aldığı çalışmada yer alan diğer ülkelerin yeşil enerji karnesi ise şöyle: