Ekonomi ile ilişkisi incelenen dinler arasında Müslümanlık, Hristiyanlık, Yahudilik ve Konfüçyüsçülük yer alıyor. Farklı dinler ve mezhepler kendine ait ekonomi anlayışına sahip. İslam dini için israftan kaçınmak en önemli öğreti olarak kabul görüyor. Yahudilikte ise maddi eylemlerde başarı kazanmak Tanrı’nın takdiri için önemli bir yol. Yapılan araştırma, diğer sosyal faktörler kadar dinin de ekonomi üzerinde belirleyici olduğunu ortaya koyuyor.
15 Kasım 2024
Ekonomiyi etkileyen faktörler arasında sosyal ve toplumsal unsurlar yaygın olarak kabul görüyor. Fakat uzmanlara göre din kavramının ekonomiye etkisi üzerinde pek durulmuyor. Oysa sosyal bir olgu olarak kabul edilen din, ekonomik sistemle doğrudan ilişkili. Kocaeli Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada Müslümanlık, Hristiyanlık, Yahudilik ve Konfüçyüsçülük dinlerinin ekonomi ile ilişkisi inceleniyor. Buna göre din ve mezheplerde farklı ekonomi algısı mevcut. Örneğin İslamiyet’te israftan kaçmak ekonomik faaliyetler için önemli görülürken diğer dinlerde ve mezheplerde farklı unsurlar ön planda.
Kaynak: Freepik
Kocaeli Üniversitesi İşletme bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Muhsin Halis, Temel İslam Bilimleri öğretim üyesi Doç. Dr. Ayhan Hira ve Temel İslam Bilimleri bölümü araştırma görevlisi Ahmet Faruk Göksün’ün çalışmasına göre dinler iktisadi kültürün oluşumunda özel bir etkiye sahip. İnsan&İnsan dergisinde yayınlanan “Başlıca “Dünya Dinlerinin Ekonomi ve Kalkınmaya Yaklaşımı” isimli çalışmada, dinlerin ekonomi anlayışlarına ilişkin daha önce yapılmış çalışmalar değerlendiriliyor.
Literatür taraması yöntemiyle konuyla ilgili önceki araştırmaların incelendiği çalışmada, sosyal hayat ve eylemlerin en önemli temelinin kültürel değerler olduğu aktarılıyor. Dinin de bu kültürel değerler arasında önemli bir yere sahip olduğu belirtiliyor. Dinin gündelik yaşam pratiklerini meşrulaştırıcı etkisinin olması, ekonomik ilişkilerde belirleyici faktör olabilmesinin sebebi olarak yer alıyor. Fakat bu ekonomi anlayışı her dinde aynı değil.
Kaynak: Freepik
Prof. Dr. Muhsin Halis, Doç. Dr. Ayhan Hira ve Arş. Gör Ahmet Faruk Göksün Yahudilikte manevi unsurlar kadar maddi unsurlarda başarıya ulaşmanın da Tanrı katında değer gördüğünü aktarıyor. Buna göre iktisadi başarı Yahudiler için önemli. İktisadi faaliyetlerin akıcı ve doğru şekilde yönetilmesi ve başarı sağlanması, her Yahudi’nin maddi geleceğini planlamış olması Yahudi topluluğunda değerli görülüyor. Araştırmacılara göre maddi unsurlara verilen değer sebebiyle her Yahudi’nin temel eğitiminde maddi kaynakları yönetme becerisi önem kazanıyor.
Araştırmada Katoliklik mezhebinde ekonomik anlayışın “fakirlere yardıma” odaklandığı belirtiliyor. Katoliklerin anlayışına göre servet edinmek ahlaki fakat bu servetin diğer insanların iyiliği için kullanılması gerekiyor. İnsanların bu amacı unutmaması için kilisenin dini öğretiler dışında sosyal konularda da öğretilerde bulunması iktisadi yaşamı yönlendiriyor.
Araştırmacılara göre Ortodoksluk mezhebinde ekonomi anlayışı “ahlak” çevresinde gelişiyor. Bu mezhepte her türlü ekonomik faaliyet ruhani ve ahlaki içeriklere göre düzenleniyor. Ekonomik çabalar manevi bir amaçla yapılmazsa elde edilen kazancın Tanrı katında önemsiz olduğu aktarılıyor. Bu nedenle iktisadi faaliyetlerin hangi motivasyonla ve hangi niyetle yapıldığı önemli görülüyor. Araştırmacılar ayrıca Ortodoksluk mezhebinde emek kavramının kölelere ait görülmediğini ve üstün bir değer olarak kabul edildiğini söylüyor.
Protestanlıkta ise insan doğasının kusurlu görüldüğünü ve günahlardan arınmak için çalışmak gerektiği ifade ediliyor. Bu da ekonomik faaliyetlerin bir görev bilinciyle yapıldığını ifade ediyor. Çalışmada “Protestan anlayışta bireyin kazancı ve ekonomik başarısı ne kadar yüksekse kurtuluş umudunun da o kadar yüksek olduğu” görüşüne yer veriliyor. Bu durumda ekonomik düzeyin yüksek olması, Tanrı tarafından kabul görmek için önemli görülüyor.
Kaynak: İdeogram
Araştırmacılar, İslam kaynaklarında iktisadın ve ticaretin önemli görüldüğünü aktarırken, “aşırıya kaçmamanın, ölçülü olmanın, orta yolu izlemenin” İslamiyet için önemine değiniyor. Çalışmada israf etmenin Tanrı katında kabul görmeyeceği aktarılıyor. Bunun yanında ticarette hile yapanın İslam’da Tanrı katında kabul görmeyeceği belirtiliyor.
“Ölçtüğünüz vakit tam ölçün, tarttığınız zaman da doğru teraziyle tartın. Bu ticaretiniz için daha hayırlı ve sonuç itibariyle daha güzeldir.”, “… yetimin malına yaklaşmayın, ölçüyü ve tartıyı adaletle ve tam yapın.” gibi ayetlerin yer aldığı çalışma, İslam anlayışında hileden uzak durulması gerektiği ifade ediliyor. Araştırmacılara göre Müslümanlıkta diğer konularda olduğu gibi ticarette de dürüstlük büyük bir öneme sahip.
Kaynak: Konfüçyüs’un Eserleri
Çalışmada Konfüçyüsçülük için iyi bir ekonomiye sahip olmanın önemli olduğuna değiniliyor. Konfüçyüsçülükte insanın doğası gereği zengin olma arzusu duyduğu ifade ediliyor. Doğru yönlendirilirlerse bunu elde etmek mümkün oluyor. Fakat elde edilen zenginliğin adil yollarla elde edilmesi gerekiyor. “Doğru, adil, büyüklere saygı ve yerleşik normlara uyulan bir yaşam dışında zenginlik değerini kaybeder” görüşünün yer verildiği çalışmada adalet ve dürüstlükle elde edilmiş zenginliğin Tanrı katında değerli olduğu aktarılıyor. Çalışma adaletle ve kurallara uyularak elde edilmiş zenginliği içeren Konfüçyüsçü anlayışın Japonya ekonomisinde uygulandığına değiniyor.
Kaynak: Freepik
Prof. Dr. Muhsin Halis, Doç. Dr. Ayhan Hira ve Arş. Gör. Ahmet Faruk Göksün yaptıkları çalışmada din olgusunun diğer sosyal faktörler gibi ekonomide önemli bir yeri olduğunu öne sürüyor. Çalışmada farklı dinlere ve bazı mezheplere göre değişen din anlayışı inceleniyor ve dinin toplum- ekonomi ilişkisinde öne çıkan özelliklerine yer veriliyor. Araştırmacılara göre ekonominin toplumla ilişkisini anlamak için, o toplumun sosyo kültürel yapısına bakmak gerekiyor. Din olgusu da bu yapının önemli bir parçası.
#din #toplum #ekonomi #müslümanlık #hristiyanlık #yahudilik #konfüçyüsçülük