Image 1

Türkiye basın tarihinin dönüm noktalarından biri olan 212 Sayılı Yasa, gazetecilerin haklarını koruma altına alan önemli bir düzenleme olarak hafızalarda yerini koruyor. Bu yasanın uygulanma süreci, birçok tartışmayı beraberinde getirse de basın emekçilerinin kazandıkları bu mücadele, her yıl 10 Ocak’ta kutlanıyor. 10 Ocak 2025

Basın, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en güçlü araçlarından biri. Basın sektörünü düzenleyen en önemli yasalardan biri, 10 Ocak 1961'de yürürlüğe giren 212 Sayılı Basın İş Yasası oldu.

Bu yasa, gazetecilere sendikalaşma ve toplu sözleşme yapma hakkı tanıdı ve işverenlerle pazarlık yapabilmelerini sağladı. Aynı zamanda gazetecilere iş güvencesi ve kıdem tazminatı gibi haklar verirken, işverenlere de belirli sorumluluklar yükledi. Basın çalışanlarının haklarını koruma altına almayı hedefleyen bu düzenleme, her yıl 10 Ocak'ın “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanmasına vesile oldu.

212 Sayılı Yasa, sadece bir yasa olarak kalmadı, aynı zamanda basın emekçilerinin hak mücadelesinin simgesi haline geldi.

Dokuz Patron Olayı: Bir Boykotun Hikayesi


Görsel: Dokuz gazete patronun ortak yayınladığı bildiri.

Gazetecilerin haklarını koruma altına almayı amaçlayan 212 sayılı Basın İş Yasası işverenler tarafından tepkiyle karşılandı. 10 Ocak 1961’de yasanın getirdiği yükümlülükleri ağır bulan “dokuz büyük gazete patronu” gazetelerini üç gün süreyle kapatma kararı aldı. Dokuz gazete patronu, 212 sayılı yasanın "doğrudan temel hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı" nitelikte olduğunu belirterek, üzüntülerini ifade etmek amacıyla gazetelerini üç gün süreyle kapatma kararı aldıklarını ortak bir bildiriyle duyurdu.

Bu süreçte İstanbul Gazeteciler Sendikası, patronların kararını sert bir şekilde eleştirdi ve gazete kapanma kararının yalnızca sahipler tarafından alındığını, basın çalışanlarının ise bunu onaylamadığını vurgulayan bir bildiri yayımladı. Bildiride, 27 Mayıs öncesinde fikir işçilerinin baskı gördüğü dönemlerde patronların sessiz kaldığını, ancak fikir işçilerinin haklarını güvenceye alan yasa çıktığında gazetelerin kapatılmasını kınadıklarını belirtti. Sendika, 10 Ocak 1961'de, patronların boykotu sırasında “Basın” adlı bir gazete yayımlamaya karar verdi. Çalışanların ortak ürünü olan bu gazete, 11 Ocak 1961'de yayımlanmaya başladı ve üç gün boyunca düzenli çıkarılarak 100 bin tiraja ulaştı.

Görsel: : İstanbul Gazeteciler Sendikası ve basın emekçilerinin yayınladığı “Basın” gazetesi.

26 Ocak 1963’te Yeni Sabah gazetesinde yayımlanan bir başyazıda, 'fikir işçileri' olarak adlandırılan 700 kişinin yasa sayesinde ayrıcalıklı hale getirildiği öne sürülerek, yasanın kaldırılması talep edildi. Bu iddia, fikir işçileri ve basın emekçileri tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı.

Fikir işçileri, bu yasanın yalnızca basın çalışanlarının haklarını korumakla kalmayıp, mesleğin itibarını da yükselttiğini savundular. Yasa karşıtı kampanyalar sürerken, Trakya’daki şiddetli kış koşullarını haberleştirmeye çalışan Hürriyet muhabiri Yüksel Kasapbaşı, foto muhabiri Abidin Behpur ve şoför Yüksel Öztürk hayatlarını kaybetti. Üç gazetecinin ölümü, yasa etrafındaki tartışmaları daha da alevlendirdi.

Görsel: Hürriyet muhabiri Yüksel Kasapbaşı, foto muhabiri Abidin Behpur ve şoför Yüksel Öztürk’ün ölümünün yayınladığı gazete.

29 Ocak 1963’te yüzlerce gazeteci, 212 Sayılı Yasa’ya karşı çıkan dört gazeteyi protesto ederek, fikir işçilerinin haklarının korunması gerektiğini güçlü bir şekilde dile getirdi. Bu protestolar, yasayı hedef alan kampanyalara karşı bir dayanışma ve hak mücadelesi örneği oldu. 'Fikir işçileri' olarak tanımlanan bu 700 kişinin haklarını savunan gazeteciler, mesleklerinin onurunu ve yasanın önemini vurgulamayı sürdürdü.

Gazete patronlarının 212 Sayılı Yasa’ya karşı yürüttüğü kampanyalar ve gazetecilerin verdiği hak mücadelesi basın emekçilerinin lehine sonuçlandı. Gazete sahiplerinin yasanın kaldırılması taleplerine rağmen, yoğun tepkiler ve kamuoyunda oluşan destek sayesinde yasa yürürlükte kaldı.

Gazetecilerin Kazandığı Haklar

212 Sayılı Yasa, gazetecilere kıdem tazminatı, iş güvencesi ve sözleşmeli çalışma gibi birçok önemli hak sağladı. Ancak yasa, yürürlüğe girdiği günden itibaren yalnızca bir düzenleme olmanın ötesine geçerek, gazetecilerin ekonomik ve sosyal haklarını savunmak adına verdikleri mücadelenin bir sembolü haline geldi. Yıllar boyunca sık sık tartışmaya açıldı ve uygulanması engellenmeye çalışıldı, ancak gazeteciler bu hakların korunması için direnmeye devam etti.

Yasa, gazeteci ile işveren arasında yazılı bir iş sözleşmesi yapılmasını zorunlu kıldı. Bu sözleşmede işin türü, ücret miktarı ve gazetecinin kıdemi gibi ayrıntıların açıkça belirtilmesi gerekliydi. Ayrıca, meslekte en az beş yıl çalışan gazetecilere kıdem hakkı tanındı. Sözleşmenin feshedilmesi durumunda, gazeteciler bu süreye göre hesaplanacak kıdem tazminatını alma hakkına sahip oldu. Her hizmet yılı için gazetecilere son aylık maaşı esas alınarak bir aylık ücret tutarında tazminat verilmesi öngörüldü.

Her yasa gibi, 212 Sayılı Yasa da "güç yapıları" tarafından çiğnenmek, etrafından dolanılmak ya da ihlal edilmek istendi. Bu durum, yasanın uygulanmasına yönelik çeşitli “yasa çiğneme politikalarının” geliştirilmesine yol açtı. Tüm bu girişimlere rağmen, 212 Sayılı Yasa, gazetecilerin haklarını savunmak için verdikleri mücadelenin temel taşı olmaya devam etti.

Sonuç olarak, 212 Sayılı Yasa, gazetecilerin iş güvencesi ve ekonomik haklarının korunmasında önemli bir kilometre taşı oldu. Gazeteciler, bu kazanımların sürdürülmesi ve geliştirilmesi için yılmadan mücadele ediyor.

#10ocak #çalışangazeteciler #basın #emekçi